Şehri Edremit veya Alaköy’ün son tepelerini aştıktan
sonra gören seyyahlar; hafif meyilli arazisi, bağ ve bahçeleri, deve sırtına
benzetilen çift surla çevrili kalesi, mavi göl ve yüksek karlı dağların
oluşturduğu manzarayı hayranlıkla dile getirmişler. Onlara göre şehir, bu
görüntüsüyle eski bir İran veya Ermeni deyimi olan “Van Cenneti” sözünü
fazlasıyla hak etmektedir.
1880-1892 yılları arasında
Anadolu’yu gezen ve bu dönem içinde Van’a da gelen
Fransız Coğrafyacı Vital Cuinet; şehir merkezinde 9
bin 500 Türk, 11 bin 500 Kürt, 500 Çerkez, 12 bin 498 Ermeni, Bin Keldani, 2
Latin ve 500 Yahudi olmak üzere toplam 35 bin kişinin yaşadığını
söyler.
Bu tarihte Van’da eski ve yeni şehir diye iki ayrı
yerleşim alanı bulunuyordu. Eski şehir, kalenin etrafında surlar içindeki
yerleşimdi. İç içe girmiş kerpiç-ahşap evler ve dar sokaklarıyla burası
ekonomik, idari ve dini yaşamın merkeziydi. Şehirde camiler, kiliseler, hanlar,
pazaryeri, dükkânlar ve çarşı gibi alanların yanında idarenin varlığını
gösteren vali konağı, adliye, polis karakolu, kışla, posta ve telgrafhane,
Osmanlı Bankası, tütün rejisi, sağlık ocağı, Ziraat Bankası, gümrük idaresi ve
okul binası vardı.
Ermenilerin Aygestan, Müslümanların ise Bağçalar
dediği yeni şehir ise bugünkü cumhuriyet Caddesi ve Sıhke Caddesinin etrafında
kurulan şehirdi. Cumhuriyet caddesinin yukarı tarafından Erek dağlarının
eteklerine kadar olan bölüm yoğunlukla Ermeni yerleşimiydi. Sıhke Caddesinin
etrafı Ermeni ve bir kısmı karmaydı. Bu caddenin arka tarafları, Akköprü ve
Maraş Caddesi etrafı ise Müslüman yerleşimiydi. Yeni şehirde İngiltere, Fransa,
Rusya ve İran konsolosluklarının yanı sıra Amerika, Fransa ve Alman misyonerlik
binaları vardı. Bunlar bugünkü eski Vali Konağı civarında yerleşikti.
Şehirde tüccar, zanaatkâr, dokumacı, kuyumcu, sarraf
ve tefeciler çoğunlukla Ermeniydi. Az sayıdaki Müslüman da bu işlerle meşguldü.
Müslümanlar daha çok kendi bahçelerinde sebze-meyve yetiştiriyor ve evlerinin
yakınında besledikleri birkaç koyun, keçi ve tavuk besleyerek geçiniyorlardı.
Öte yandan idareci ve memurlar çoğunlukla Müslüman’dı. 1880’li yıllardan sonra
başlatılan reformlarla birlikte şehirde Vali yardımcısı dâhil memurların
yaklaşık üçte biri Ermeni olacaktır. Ermeniler asker ve polis gibi zahmetli
görevleri almaktan kaçındıkları için bu kurumlardaki sayıları azdı. 1909
yılında Van Belediye Başkanlığına Bedros Kapamacıyan isimli bir Ermeni getirildi.
Şehrin önem sırasına göre önde gelen
aileleri Timuroğulları, Camuscuoğulları, Topçuoğulları ve Dilaverzadeler idi.
Bu aileler arasında nüfuz ve memuriyet elde etme mücadelesi vardı. Zikredilen ailelerin
önde gelenleri Ermeni zenginleriyle işbirliği yaparak bir nevi oligarşik yapı
oluşturmuşlardı.
Şehirde iki gazete yayımlanıyordu.
Vilayet matbaasında valilik “Van Gazetesi”ni çıkarırken, Erek Manastırında
Ermeni öğretmen-papaz Mıgırdıç Hrimyan da “Van Kartalı” adında bir gazete
çıkarıyordu.
Şehirde 3 Amerikan okulunun yanı sıra
Müslümanlara ait 8 ilkokul, biri askeri olmak üzere 2 ortaokul ve 1 lise vardı.
Ermenilere ait ise 9 ilkokul ve 2 ortaokul bulunmaktaydı. Ermeni gençler lise
eğitimini iyi nitelikteki Amerikan okullarında görüyorlardı.
19. Yüzyılında sonunda okulları,
gazeteleri, telgrafı ve ülkede olup-bitenlerle ilgili halkıyla Van gelişen ve
dönüşen bir şehirdi.
Dr. Tarık Ziya ARVAS