Kitabın yazım ve yayın aşamalarında nasıl bir yol metod izlendiğini soran gazeteci yazar Ercan ulutaş' ın sorusuna

şair ve yazar Yıldırımçakar "  Bu aslında uzun bir yolcuğun sonucunda meydana gelen bir eser. Lise yıllarında şiir yazmak istedim fakat yeterli kelime hazinem yoktu. Yani şöyle elimde bir testi var bu testi ve duygusal boyutum temsil eder ama testiye dolduracağım kelimelerimden mahrumdum. Öncelikle kitap okumam gerekiyordu, kitap okuma aşkınıda hayatımda bana aşılayan çok kıymetli üç insan var burada onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yakın zamanda bir trafik kazasında kaybettiğim amcam Erdal Yıldırımçakar, tarih öğretmenim Mustafa Aktaş ve imam hatip meslek dersleri öğretmenim Süleyman Afacan. Bu kıymetli insanların sayesinde zamanın ve mekanın nabzını yoklamaya başladım, okudukça modern zamanların akışkan ve yıkıcı tabiatını gördüm ve sürece yaptığım şahitlik gövdemden anlamlı anlamsız acılar koparmaya başladı. Sığınacak tek liman olarak şiire sığındım çünkü şiir ruhun limanıdır. Ancak orada teselli buldum.  Samuel Beckketin Godotyu Beklerken piyesinde şöyle  bir replik geçer. " Aslında hapimiz deli doğarız ama sadece bazılarımız öyle kalır. " Bu cümlenin kalbe değen bir tarafı vardı çünkü deli yanımın uslanmasını istemiyordum uslu olmak ile Us'u anlamak arasında bir fark var. Us'u anlamak akıl işi değildir. Amacım deli kalan yanımı korumak. Naçizane geçmiş olduğum yoğun okuma sürecinden sonra farkettim ki elimde şiirlerde birikmiş. Kıymeti ali olan dostların tavsiye ve baskılarına dayanamayınca bu şiirleri bir kitapta toplama kararı aldık. Kelamı meşhur mertebesine ulaşmış bir söz vardır. "Şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır." Olur ki ihtiyacı olan bir kalbe değer, sadra şifa olur inşirah rayihaları saçar diye hikmet ve irfan ehlinin divanına sunduk. Umarım gayemiz hasıl olmuştur diyerek sorusunu cevaplayan yıldırımçakar şiirdeki imge kurguya dair de sorular geldi.

İmgelerin tamamının insanın serüvenini ve hallerini yansıttığını ilk insandan modern zamanlara kadar mistik/mitolojik ve felsefi bir bütünlük içerisinde kullanıldığını nietzche nin deyimiyle" bir tür açık hava tımarhanesine dönen bu dünyada "

Farklı bir dünyanın imkanını sorgulayan bir şiir tarzı denendi.bunun ise tanrı ,tabiat ve insan tasavvurunun değişmesiyle mümkün olacağını vurgulayan yazar vahy ve ilham arasındaki ilişki üzerine şair yazar leyla mihrinaz engin tarafından gelen bir soruya bu sorunun zorlu bir soru olduğunu ve üzerine fazla spesifik bir husus olduğunu ve felsefe geleneklerinde ciddi anlamda tartışıldığını bilhassa batı felsefe geleneği meşşai gelenekten ziyade işraki filozofların kafa yorduğunu ve vahyin mümkün dairede özel husus olduğu ve ilhamdan farklı bir boyuta sahip olduğunu dikey düzlemde metafizik alandan gelen kesin bilgiyi ifade ettiğini.