HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP Van Milletvekili Sezai Temelli, Gazeteci Yazar Ertuş Bozkur’un katıldığı toplantı Elite World Hotel’de yapıldı.
İşte yapılan açıklama
“Bugün burada bu ülkenin en temel sorunlarına çözüm arayan deklarasyonumuzun çerçevesini konuşmaya ve tartışmaya çalışacağız. 27 Eylül 2021’de HDP Genel Merkezi’mizin 11 maddede açıkladığı deklarasyonu tüm toplum kesimlerine yönelik ve tüm toplumsal sorunların çözümüne dair bir çerçeve sunmaya çalışıyor. Kişileri ve partileri değil halkları esas alan bir yaklaşımla yol almaya çalışıyoruz. Bizler çözümün bir parçası olmaya çalışıyoruz. Çözümün ve onurlu bir barışın nihai yol olduğunu biliyoruz. AKP-MHP faşizminin ülkeyi içinde soktuğu ekonomik, hukuki, siyasi krizlerden çıkış yolu için deklarasyonumuzun sunduğu çerçeveyi sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri, kanaat önderleri ve tüm toplum kesimleri ile açmaya ve eksiklerimizi görmeye çalışıyoruz. Van özelinde de yasaklarla, kayyumlarla, ekolojik kırım faaliyetleri ile mücadele ediyoruz.
Öte yandan Van’da ve bölgede 2007 yılından bu yana yapılan tüm yerel ve genel seçimlerde açık ara 1. Partiyiz. Bölgede bizim için mesele seçimleri kazanmak olmaktan çıkmıştır. İktidarın sandıkları yok sayan kayyum gaspı ve hukuksuzluğu da bu durumun sonucudur. Faşizm bölgede sandığa gömülmüştür. Kürt halkı iradesine sahip çıkmıştır. Ancak halkımızın bize verdiği görevi ve sorumluluğu yerine getirirken bu halkın aydınlarının, yazarlarının, gazetecilerinin, akademisyenlerinin görüşlerini esas almak, eleştirilerini dikkate almak gerekir.
HDP Van il örgütü olarak daha önce ilimizdeki işverenlerimiz ve kanaat önderlerimiz ile partimizin 11 maddelik Demokrasiye Çağrı deklarasyonunu tartıştık. Çok kıymetli görüş ve öneriler, eleştiriler sunuldu. Bugün de siz aydın, edebiyatçı, sanatçı, gazeteci, akademisyen ve yazar dostlarımızın kıymetli görüş, öneri, değerlendirme ve eleştirileriniz için bir aradayız. Sizler halkımızın dil ve söylemde öncülerisiniz. Anadilde eğitim olmadığı için, asimilasyoncu politikalar yıllardır sürdüğü için okuryazarlık ve yazarlık oranımızın düşük olduğunu biliyoruz. Halkımızın sözünün, edebiyatının ve yazınının gücü sizin cümlelerinizden alacağı destekle büyümektedir. Bu deklarasyonumuzu geliştirmemiz ve tüm toplum kesimlerine ulaştırmamız sizin kıymetli görüşlerinizle daha iyi yol alacaktır.
Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak yaşanan bu faşizme karşı demokrasiye çağrı çalışmalarımızda ısrar edeceğiz. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğünü esas alan ve Kürt meselesinde onurlu bir barışı inşa edecek bir siyaseti büyütmeye devam edeceğiz.”
Toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, şöyle konuştu:
“Ülkeyi yönetenler Garibe Gezer’in şaibeli ölümünü araştırmalıdır. Bu buluşmayı gerçekleştiren başta Van İl Örgütümüz başta olmak üzere bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu toplantıya katıldığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sayıları az da olsa kadın arkadaşlarımızın varlığından mutluluk duyuyorum. Gün gelecek kadınların sayısı bu tür toplantılarda daha da artacak. Kandıra Cezaevi’nde hayatını şaibeli bir şekilde yitiren Garibe Gezer’i anıyorum. Garibe Gezer uzun yıllar cezaevinde kalmış, sürgün edildiği Kandıra Cezaevi’nde kendisine yapılan haksızlıklara ve hukuksuzluklara ilişkin birçok çağrı yapmıştık. Bu sesi HDP duymuştur, bu sesi Türkiye kamuoyuna ve bütün topluma duyurmak adına büyük bir çaba sarf ettik. Gelinen aşamada Garibe’nin şaibeli bir şekilde yaşamını yitirdiğine tanıklık ettik. Annesinin, ailesinin avukatlarının ifade ettiği gibi yaşamını yitirmesi şaibelidir. Adli Tıp’ın hazırladığı raporun bile ailesine verilmemiş olması bu ölümün şaibeli olduğunu gösterir. Adalet Bakanı başta olmak üzere ülkeyi yönetenlerin Garibe’nin bu şaibeli ölümünü araştırma ve harekete geçmesi gerekiyor. Biz bu işin peşini asla bırakmayacağız, bu şaibeli ölümü ortaya çıkarana kadar takipçisi olacağız. Bir kez daha ailesine başsağlığı ve taziye dileklerimizi iletiyorum.”
“Birlikte yol almaya çalışıyoruz”
“Demokrasiye Çağrı” buluşmalarımız kapsamında toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelmeye, birlikte konuşmaya, ortak önerileri almaya, birlikte yol açmaya hep beraber devam ediyoruz. Bu anlamda, bugün Van’da gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın da oldukça önemli ve bizler açısından yol gösterici bir zenginlik taşıdığını özellikle belirtmek istiyorum. Sizleri dinleyeceğiz, değerli görüşlerinizle yolumuzu daha da güçlendireceğiz. Baskıcı otoriter iktidar tarafından demokrasinin sesinin kesilmeye, ülkenin adeta nefessiz bırakılmaya çalışıldığı bu süreçte, demokrasinin, barışın her türlü haksızlığın reva görüldüğü bir dönemde barışın sesine güç vermek isteyenlerin bir arada olması çok kıymetlidir.”
“Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz”
“Bugün tüm ülkeyi, tüm toplumu kuşatan, adım adım çöküşe götüren büyük bir demokrasi kriziyle, siyaset kriziyle, devlet kriziyle ve bunların sonucu olan ekonomik, sosyal, toplumsal buhranla karşı karşıyayız. Bu kriz, cumhuriyet tarihinin en derin devlet krizidir.
Cumhuriyetin demokrasiyle, barışla buluşturulması çabalarının her defasında otoriter rejimin darbe uygulamalarıyla akamete uğratılması, çoğulculuğun ve farklılıkların reddi yaşanan çoklu krizlerin, çöküşlerin temel nedenidir.
Demokratik siyaseti, demokratik müzakereyi, katılımcılığı, denetimi, yurttaşın hak ve özgürlük taleplerini, adalet arayışlarını, barış çabalarını ve halk iradesini tasfiye ederek, bunun karşısında faşizmi her alanda kurumsallaştırma çabaları çoklu krizin temel nedenidir.
Tarihsel bir sorun olan Kürt sorununu yüz yıllık ret ve inkâr politikasına, Alevi toplumunun sorununu inanç tekçiliğine, kadınların eşitlik talebini erkek düzene, emekçilerin sosyal adalet talebini sömürü çarkına, adil paylaşılması gereken ekonomik kaynakları yolsuzluk cenderesine, doğayı rant mekanizmasına mahkum etmeye çalışan bu ceberrut düzen, tüm krizlerin, yıkımların ve kötülüklerin ana kaynağıdır.”
“Bir yandan asırlık retçi ve inkarcı düzen, öte yandan demokrasi mücadelesi vardır”
“İşte tam da bu noktada büyük bir kırılma yaşayan Türkiye tarihi bir yol ayrımındadır.
Bir tarafta, yeni sahipleriyle kendisini gelecek yüzyıla taşımak isteyen bir asırlık ret ve inkârcı, tekçi düzenin faşizm dayatması vardır. Bunun karşısında ise, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırarak, barışı ve adaleti esas alan eşit ortaklığa dayalı yeni bir yaşam kurmak isteyen, Kürdüyle, Alevisiyle, tüm inanç ve kimlikleriyle, emekçileriyle, kadın ve gençleriyle umudu ayağa kaldıran Türkiye halkları ve sım sıkı sarıldığı güçlü demokrasi mücadelesi vardır.”
“Bu mücadele rüzgar bizden yanadır”
“Bu mücadele; ortak geleceği yeniden kurma mücadelesiyle, halkları geleceksizleştirmek isteyen karanlık arasındaki kıyasıya bir mücadeledir. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki; köhnemiş bu sistem karşısında mücadele üstünlüğü demokrasiden, barıştan, adaletten ve halklardan yanadır. Rüzgâr, bizlerden yanadır. Bu mücadele; inkârcı sistemin politikalarında önemli kırılmalar yaratmayı başarmıştır.”
“En önemli başarı susturulamayan klamlarımızdır, türkülerimizdir”
“En önemli başarı, farklılıkların, kimlik ve inançların tekleştirilememiş olmasıdır. En önemli başarı, kadınların ilmek öre öre, bedel ödeye ödeye, ama bir an bile vazgeçmeden kararlılıkla sürdürdüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesinde çıtayı daha da yükseltmiş olmasıdır. En önemli başarı, HDP’nin öncülük etmiş olduğu demokratik siyasetin, tüm engelleme, baskı ve tasfiye politikaları karşısında güç ve ivme kazanarak, daha da kitleselleşerek ilerlemiş ve bugün değişimin kurucu, belirleyen gücü haline gelmiş olmasıdır. En önemli başarı, savaş ve çatışmacı politika karşısında demokratik müzakerenin, müzakereci siyasetin, diyaloğun, toplumsal siyasal zeminin tüm sorunlara tek çözüm yolu olduğu gerçeğinin güçlü bir biçimde kanıtlanmış olmasıdır. İşte değerli aydın, yazar ve sanatçılarımız sizler buradasınız. En önemli başarı, susturulamayan klamlarımızdır, türkülerimizdir, yere düşmeyen kalemlerimizdir, aydınlarımızın yıldırılamayan duruşudur. En önemli başarı; baş eğmeyen, eğdirilemeyen Edibe Babur’un duruşudur, Barış Annelerinin onurlu barış mücadelesidir. Faşist bloğun saldırılarını yoğunlaştırdığı alan HDP’nin demokratik siyasetidir.”
“Umutlu olmamız için çok sebep vardır. Her şeyden önce demokrasi mücadelemize ve bu mücadele etrafında kenetlenen milyonların, halklarımızın kararlılığına güveniyor ve inanıyoruz. Hepinizin bildiği üzere; HDP, fikriyatıyla, çözüm politikalarıyla, örgütlülüğüyle Türkiye siyasetinde belirleyici bir güçtür. Yükselen bir güçtür. Değişimin öncü gücü olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle, karşımızdaki faşizm bloğunun, halkları umutsuz ve geleceksiz bırakmak için siyaset dışına itmeye, geriletmeye çalıştığı bütün gücüyle saldırılarını yoğunlaştırdığı alan HDP’dir, HDP’nin demokratik siyasetidir. HDP, 7 Haziran’dan, 31 Mart ve 23 Haziran’a bir başarı hikâyesi yarattı. Halklara demokratik bir seçenek sundu. Tüm toplumda bu zulüm düzeninin değiştirilebileceği duygusunu yaratmayı başardı.”
“HDP mücadelesiyle herkese güven veriyor, başarı inancını artırıyor”
“Tarih boyunca dışlananların, ötekileştirilenlerin, dili, kimliği, inancı yok sayılanların, ezilenlerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin demokratik, eşitlikçi bir yönetim istemini birlikte ortak mücadeleyle inşa edebileceğini herkese gösterdi. Herkese güven verdi, cesaret verdi, başarıya olan inancı toplumsallaştırdı. HDP, temsil ettiği çoğulculuk karşısında tekçilik düzeninin başarıya ulaşamayacağını gösterdi. Kobani Kumpas davasıyla, intikam amaçlı kapatma davasıyla, gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla HDP’ye saldırmalarının nedeni budur. Onlara kaybettirecek olmamızdır! HDP’yi siyaset dışına itmeyi başardıklarında, demokratik kanalları tümden kapatacaklarını, barış taleplerini, çözüm arayışlarını tümden karanlığa gömeceklerini, böylece faşizm düzenine, rant ve talan sistemlerine kalıcı bir ortam sağlayabileceklerini hesaplıyorlar. Kendilerine HDP’nin olmadığı dikensiz bir gül bahçesi oluşturmak istediklerini biliyor ve görüyoruz.”
“HDP olmazsa ‘yolsuzluk, savaş, rant, talan düzenini ne güzel idare ederiz’ diyorlar
“Biliyorsunuz, vakti zamanında bir Milli Eğitim Bakanı “Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” demiş. AKP-MHP iktidarı da aynı akla sahiptir: “HDP olmasa, yolsuzluk sistemini, savaş, rant ve talan düzenini ne güzel idare eder ve kalıcı hale getirirdik. HDP bizim düzenimize taş koyuyor. Tekere çomak sokuyor” zihniyetindeler! Çünkü bu iktidarın bütün hukuksuzluklarını, usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, savaş ve rant düzenini her gün teşhir eden, hakikatleri her gün iktidarın karşısına çıkaran HDP’dir.”
“Yaratmak istedikleri tek seslilliği bozan, farklılıkların sesini yükselten tek parti HDP’dir.”
“Parlamentoda, siyasette yaratmak istedikleri tek sesliliği bozan, farklılıkların sesini yükselten tek parti HDP’dir. İktidarın kendisini ayakta tutmak için yürüttüğü savaş oyunları karşısında kalıcı, onurlu ve adil bir barışı diri ve canlı tutan, bu talepleri toplumsallaştıran HDP’dir. Kürt sorununun demokratik müzakereyle çözümünü, bu sorun çözülürse demokrasinin de adaletin de, ekonomik refahın da büyüyeceği gerçeğini siyasetin ve toplumun gündemine taşıyan HDP’dir. İktidarın yalanları, çarpıtmaları karşısında hakikati dimdik ayakta tutan “kral çıplaktır” diyen HDP’dir. İşçinin, emekçinin, üreticinin, esnafın, emeklinin, EYT’linin, engellilerin, KHK’lilerin, gençlerin, öğrencilerin, işsizlerin, yoksulların, haksızlığa uğrayan tüm kesimlerin hak ve hukukunu savunan, çözüm üreten, çözümü hayata geçirmek için mücadele eden ve bu sorunların çözüleceğine dair inancı, umudu güçlendiren HDP’nin siyasi mücadelesidir ve HDP’nin varlığıdır. İktidarın zulüm düzeni altında yaşam ve geçim mücadelesi veren milyonlar, HDP’nin özgür ve cesur siyasetine, alanlardaki, meydanlardaki, tarlalardaki, fabrikalardaki örgütlü mücadelesine baktıkça esaretten kurtulan özgür yaşamı görmektedir. İktidarın tüm kutuplaştırma, ayrıştırma, kamplaştırma siyasetine karşı halkları ortak umut etrafında birleştiren, toplumsal dayanışmayı büyüten, HDP’nin barış mücadelesidir.”
“AKP-MHP çıkar koalisyonunun kendi koltuklarının bekası için dış politikada sürdürdükleri ve beslendikleri çatışmacı çizgiyi teşhir eden, bu politikanın Türkiye’ye hem uluslararası alanda hem de içeride ekonomik olarak kaybettirdiği hakikatini topluma, kamuoyuna anlatan ve barışçıl dış politikada ısrar eden HDP’dir.”
“HDP’ye yönelik her saldırı, demokrasiye yönelen bir saldırıdır”
“Şu iyi bilinmelidir; kumpas ve kapatma davalarının esas hedefi halkların ortak geleceğidir, bu ülkenin demokrasidir. Halkların iradesine kumpas kuruyorlar, demokratik geleceğin önünü kapatmak istiyorlar. HDP’ye yönelik her saldırı, demokrasiye yönelen bir saldırıdır. HDP’yi siyaset dışına itme çabaları, halkları siyasetsiz bırakma çabasıdır. Herkesin bunu böyle görmesi ve buna göre tutumunu geliştirmesi gerekmektedir. Bizler tabi ki, bu oyunları bugüne kadar boşa çıkardık, bundan sonra da boşa çıkarmaya devam edeceğiz. Mücadelemizin oturduğu zemin sağlamdır. Kararlılığımız tamdır. İddiamız ve hedefimiz büyüktür.”
“Demokrasi ittifakımızı daha da büyüteceğiz, bu ülkeyi biz yöneteceğiz”
“Bu ülkeyi yönetme iddia ve hedefimiz vardır. Bizlere daraltmaya çalıştıkları demokratik siyaset alanını biz daha da genişleteceğiz. Demokrasi ittifakımızı, mücadele ortaklığımızı daha da büyüteceğiz ve genişleteceğiz. Herkese dokunacağız! Herkesin elini tutacağız. Bu ülkenin yaşadığı çöküşten ancak güçlü demokrasi ve büyük barış ittifakıyla çıkabileceğini herkese daha güçlü anlatacağız, her yere ulaşacağız. Her kesimle bir araya geleceğiz. Tıpkı bugün burada sizlerle bir araya geldiğimiz gibi.”
“Çağrımız tek adam rejiminin yarattığı enkazın altından birlikte kurtulma çağrısıdır”
“Kadın Meclisimizin iş aş buluşmalarıyla, ekonomi komisyonumuzun halk için bütçe buluşmalarıyla, “HDP’liyiz her yerdeyiz” kampanyamızla ve “Demokrasiye çağrı” mitinglerimizle bütün bir yaz alanlardaydık, meydanlardaydık, köylerde, kasabalarda, beldelerde, ilçelerde, şehirlerde, tarlalarda ve fabrikalardaydık. Halkla, esnafla, işçiyle, üreticiyle, kadınlarla, gençlerle birlikteydik. Bildiğiniz üzere 27 Eylül’de Türkiye’de siyasetin önünü açan, değişim yolunu ortaya koyan, demokrasiye çağrı deklarasyonumuzu Ankara’da açıkladık Türkiye kamuoyu ile paylaştık.”
“Deklarasyonumuz Türkiye’nin her köşesinde büyük bir umut yarattı”
“Bu çağrımız, memleketin en uzak köşesinde bile yeni bir başlangıç yapmaya dair umut ve cesaret yarattı. Deklarasyonda ortaya koyduğumuz ilkeler etrafında büyük bir mücadele ortaklığını örmek için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Bu ülkenin geleceğini birlikte inşa etmek, demokratik bir ülkenin temellerini birlikte atmak için yola çıktık ve bu yürüyüşümüz kararlılıkla devam etmektedir. Bu toplantıları yapmaya devam edeceğiz. Bu çağrı yaptık 27 Eylül’de Ankara’daki deklarasyonumuzla birlikte. Bu çağrı , günlük siyasetin ve ilkesiz seçim tartışmalarının ötesinde, ikinci yüzyılında cumhuriyeti büyük demokrasiyle ve büyük barışla buluşturmak için ortak bir mücadele çağrısıdır. Halkı, tek adam rejiminin yarattığı enkazın altından birlikte kurtarma çağrısıdır. Türkiye’nin bugün içinden geçmekte olduğu ağır çöküş tablosu deklarasyonumuzdaki ortak mücadele çağrısının güncelliğini, haklılığını ve aciliyetini çok net ortaya koymaktadır.”
“Kaybedecek zaman yok, dar siyasi anlayışla hareket etmek zulüm düzenine hizmet eder”
“Kaybedecek zamanımız yoktur. Türkiye’nin ortak geleceğine dair siyaset yürüten her kesimin de kaybedecek zamanı yoktur, olmamalıdır. Dar siyaset anlayışlarıyla, dar siyasi hesaplarla, korkularla, kaygılarla hareket edilmesi ancak ve ancak zulüm düzenine hizmet eder. Herkesin bu konuda cesur ve kararlı olması, büyük düşünmesi gerekmektedir ki bizler büyük kazanalım. Enkaz altından kurtarılmayı bekleyen, nefes alamayan halklarımızın imdat çığlığı giderek yükselmektedir. Bunu herkesin duyması gerekir. Herkesin buna göre hareket etmesi, mücadele ortaklığından yana güçlü bir irade ortaya koyması tarihi ve siyasi sorumluluğun bir gereğidir.”
“Bu seçim bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil rejim seçimi, gelecek yüzyılı belirleme seçimi olacaktır. Mücadele ortaklığından imtina edenler, halkın yüzüne bakamaz, bu vebali taşıyamaz. Türkiye artık bir seçim sürecindedir. Türkiye bu tarih itibariyle seçim sürecine girmiştir. Bizim çağrımız erken seçim çağrısıdır, kaybedecek zaman kalmamıştır. Buradan birkez daha erken çağrımızı yenilemek istiyorum. Meclis Bütçe Konuşmamda da belirttim: Bu seçimler bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir. Bu; bir rejim seçimidir. Gelecek yüzyılı belirleme seçimidir!”
“Bu ülkeye demokrasi, barış ve adaleti getirecek güçlü bir birikim vardır”
“Bu seçim; halkın huzur ve refah içinde eşitçe yaşayacağı güçlü bir demokrasi ve herkes için adalet düzeniyle, hukuksuzluk, talan ve soygun düzeni arasındaki bir seçimdir.
Karanlıkla, aydınlık arasındaki bir seçimdir. Gasp edilen, yok sayılan tüm haklarımızı söke söke geri alacağımız, karanlığın kuşatması altındaki geleceğimizi kurtaracağımız bir sürecin önemli bir aşamasıdır. Bu ülkeye demokrasiyi, barışı ve adaleti getirecek büyük bir toplumsal birikim ve güçlü bir ortak vicdan duygusunun olduğunu biliyor ve görüyoruz. Bu karanlıktan çıkarak yeni bir dönemi başlatmak için tüm bu birikimlerimizi birleştirmemiz, vicdanları mücadele ortaklığında harekete geçirmemiz gerekmektedir.”
“Hep birlikte mücadele ederken büyük kazanacağız”
“Barış iradesini tecritle, insanlık onurunu işkenceyle, demokratik siyaseti yargı kumpası ve komplolarıyla, kadınların eşitlik mücadelesini erkek şiddetiyle, halkımızın demokrasi, adalet ve ekmek mücadelesini faşizmle kuşatarak tüm ülkeyi karanlığa boğmak isteyen zulüm düzenine karşı herkesin birleşmesi, demokrasi zemininde buluşması gerekiyor. Kazanacağımız günler yakındır. Bu zulme son vermenin tek bir çaresi var, tek bir alternatif var, hep birlikte mücadele etmektir. Hep birlikte mücadele ettiğimizde büyük kazanacağımızı sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.”