Bir gülümsememizle, attığımız ilk adımla dünyaları vermiştik ailemize. O minicik bedenimize giydirilen rengarenk cicili bicili elbiselerle dünya tatlısıydık.
Bebektik ve masumduk…
Elden ayaktan çıkınca gün boyunca dünyadan habersiz sokaklarda koşturan çocuktuk. Hızla akıp giden bir nehir misali hayat devam ederken, dünyamız olan oyunları oynar ve zamanın farkında bile olmazdık.
Çocuktuk ve masumduk…
Okul kıyafeti nasıl yakışmıştı üstümüze, dünya en güzeli ve en yakışıklı çocuğuyduk. Bir harfi okuyunca dünyayı bahşetmiştik tüm aile fertlerine. Öyle ya artık büyümüş ve dünyanın en akıllı öğrencisiydik.
Yine çocuktuk ve masumduk…
Büyümüş genç kız ve genç delikanlı olmuştuk ve dünya bizden sorulurdu artık! Hele üniversiteye başlayınca dünyada ne olup bitiyor bizden iyi bilen yoktu! Kaptırdık kendimizi umut dünyasına.
Gençtik ve pek masum değildik artık…
İş dünyasına girince çok şeyin değiştiğini gördük. Hayata dair dün düşündüklerimizi bugün düşünemez olmuştuk. Dün çocuktuk bugün dünya güzeli çocuğumuz vardı. Tıpkı bebekliğimiz gibi dünyaya bedel evladımız vardı artık.
Anne ve babaydık masum olmalıydık…
Bu yazıda tam 15 kez dünya ifadesi geçiyor. O zaman dünyalara değer çocuk ruhunu taşıyanlara selam olsun…