İşte o soru önergesi:
“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Dünya ölçeğinde deprem olgusu büyük
tahribatlar yaratırken önleyici tedbirlerin zamanında alınması önemli bir görev
olarak açığa çıkmıştır. Özellikle yurttaşlarının %90’dan fazlasının aktif
deprem kuşağında yaşadığı Türkiye’de kalıcı bir deprem politikasının
oluşturulması elzemdir. Fakat depreme karşı herhangi bir politikanın geliştirilmediği,
Pazarcık-Elbistan depremlerinde görülmüştür. Yüzlerce insanın yaşamını
yitirdiği, binlercesinin yaralandığı Van depreminde de benzer bir durum
yaşanırken esnafın yaşadığı ekonomik sorunlar ve yurttaşların barınma sorunları
hâlâ devam etmektedir. Aktif deprem fay hattında olan Van’da sıklıkla depremler
meydana gelirken yıkılmayan hasarlı binaların sayısının 12 bin civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Bu nedenle Van depremine bağlı olarak esnafın ve
yurttaşların devam eden sorunlarının tespit edilerek alınabilecek tedbirlerin
belirlenmesi ve olası depremlere karşı hazırlıkların yapılması amacıyla
Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederiz.
HEDEP
VAN MİLLETVEKİLLERİ
Pervin
BULDAN
Zülküf
UÇAR
Gülcan
Kaçmaz SAYYİĞİT
Sinan
ÇİFTYÜREK
Gülderen
VARLİ
Mahmut
DİNDAR
GEREKÇE
Yeryüzünde
yaşanan depremlerde geçmişten günümüze milyonlarca insan hayatını kaybetmiş,
birçok yaşam alanı ve canlı türleri yok olmuştur. Deprem bir olgusal realite
olarak insanlığın bir parçası olurken önleyici tedbirlerin alınması, gerekli
teknolojik hazırlığın yapılması hayati önemde olmuştur. Depremlerden
çıkardıkları derslerle Şili ve Japonya gibi ülkeler büyük bir başarı elde
ederken %90’ı deprem kuşağında yer alan Türkiye’de bir deprem politikası
oluşturulmamıştır. Söz konusu durum 6 Şubat 2023’te Pazarcık (7,7) ile Elbistan
(7,6) depremlerinde acı bir deneyimle kendini göstermiştir. Son depremlerde 50
binden fazla yurttaşımız yaşamını yitirirken yaralı sayısı 100 bini geçmiştir.
Halen yaraların tamamıyla sarılması beklenirken üzerinden 12 yıl geçmesine
rağmen Van depreminin etkilerinin ortadan kaldırılmadığı gerçeğiyle de karşı
karşıyayız.
Van’da
23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli deprem ile 9 Kasım 2011 günü
yaşanan Van-Edremit merkezli deprem maddi manevi çok büyük bir yıkıma neden
olmuştur. Van depreminde 644 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 1.966 kişi
yaralanmış, 252 kişi ise enkazdan yaralı olarak kurtarılmıştır. Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) hazırladığı rapora göre; konut, işyeri ve
ahır bazında; 48.689 yıkık/ağır hasarlı (%26), 22.483 orta hasarlı (%12) ve
73.058 (%39) az hasarlı yapı tespit edilmiştir. Hasarsız yapıların, incelenen
tüm yapılar içerisindeki oranının yaklaşık %23 olduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla her 100 yapıdan yaklaşık 77’si farklı derecelerde hasar görmüştür.
Depremin il ve ilçelerde yarattığı büyük tahribata rağmen bugüne kadar deprem
olgusu kapsayıcı ve ciddi bir şekilde ele alınıp etkileri ortadan
kaldırılmamış, önleyici tedbir noktasında bir çalışma yapılmamıştır.
Pazarcık-Elbistan
depremlerinde olduğu gibi Van’da da depremin akabinde arama – kurtarma
ekiplerinin bölgeye sevkinde ortaya çıkan ihmal ve yanlışlar, kurtarma
çalışmalarında farklı ülkelerin hızlıca katılımının önünün açılmaması ve Van’ın
afet bölgesi ilan edilmemesi depremin etkilerinin bugün de devam etmesine neden
olmuştur. Oysaki geçmiş yıllarda Karadeniz Bölgesi’ndeki sel felaketlerinde ve
Sakarya depreminde doğru bir şekilde afet bölgesi ilanına gidilerek yaralar
sarılabilmiştir. Yine Sakarya depreminin ardından 4731 Sayılı Kanun gereğince
Sakarya esnafının bir kısım borcu silinirken Van esnafı için Kanun’da belirtilen
uygulamalar devreye konulmamıştır. Bununla nüfusunun büyük bir bölümü aylarca
şehir dışında yaşamak zorunda kalan halk ile işyerleri bir yıldan fazla sürede
kapalı olan esnaf yok sayılmıştır. Her ne kadar esnafın biriken vergi borcunun
terkin edileceği sözü verilse de sözler tutulmamış, mücbir sebep halinin sona
ermesiyle ertelenen borç ve kredi ödemeleri esnaf için ciddi bir soruna
dönüşmüştür.
Barınma
ve konut sorunu da depremin geride bıraktığı sorunların başında gelmektedir.
TOKİ marifetiyle yurttaşların mevcut arsaları düşük bedellerle alınırken kat
mülkiyeti karşılığında ise yüksek bedellerle kendilerine satılmıştır. Bunun
yanında hazine arazileri de TOKİ’ye bedava tahsis edilmesine rağmen konutlar
üzerinden yoksul halk adeta borç batağına sürüklenmiştir. Bunun yanında TOKİ
konutlarında ulaşım, kanalizasyon, su ve elektrik gibi sorunların devam ettiği
de belirtilirken bazı konutlarında okul ve cami dışında diğer kamu
hizmetlerinin sunulmadığı da ifade edilmektedir. Yine depremde ağır hasarlı olduğu
belirtilip yıkılması gerektiği belirtilen şehir stadyumuna ilişkin de herhangi
bir adım atılmamıştır.
Bilimsel
araştırmalar depremin Van’da da bir realite olduğunu ortaya koyarken sıklıkla 4
şiddetinin üzerinde depremler yaşanmaktadır. Van – Başkale’de 23 Şubat 2020’de
meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem de akılda tutulduğunda Van’a ilişkin
bir deprem eylem planının oluşturulması elzemdir. Çünkü depremin üzerinden
yıllar geçmesine rağmen 12 bin hasarlı binanın yıkımı yapılmamıştır. Yine az
hasarlı denilen binaların oluşan küçük depremlerden nasıl etkilendiği bilinmemektedir.
Van’da yorgun binalar ve denetimsiz yapılar gerçeği ortadayken deprem
analizlerinin yapılıp gerekli tedbirlerin alınmasına dair Hükümet’in bir planı
bulunmamaktadır. Bu nedenle 23 Ekim – 9 Kasım 2011 yılında yaşanan depremlerin
süregelen etkilerinin araştırılarak aktif deprem kuşağında yer alan Van’da
deprem tedbirlerinin alınması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır.”